Ziynet Alacağına İlişkin Davalarda Örf ve Adet Kuralları

T.C.
YARGITAY
. Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1038
Karar No: 2021/458
Karar Tarihi: 13.04.2021
YARGITAY KARARI
YARGITAY KARARI
MAHKEMESI:Aile Mahkemesi

  1. Taraflar arasındaki “ziynet eşyasının aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili” davasından
    dolayı yapılan yargılama sonunda, … 12. Aile Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin
    karar davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince
    yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
  2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
  3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
    I. YARGILAMA SÜRECI
    Davacı İstemi:
  4. Davacı vekili boşanma talebini de içeren daha sonra ziynet talepleri yönünden tefrik edilen dava
    dilekçesinde; taraflara düğünde takılan 200 adet çeyrek altın, 6 adet tam altın, 3 adet yarım altın, 19
    adet 20’şer gram 22 ayar altın bilezik ile 1 adet 14 ayar 13 gram altın bilezikten oluşan ziynet eşyasının
    öncelikle aynen iadesine, mümkün olmaması hâlinde ödeme günündeki değerlerinin davalıdan
    tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
  5. Davalı vekili; talep edilen miktarda ziynet eşyasının bulunmadığını, toplamda 150 civarı küçük altın
    ve muhtelif ölçülerde bilezik takıldığını ancak örf ve adetlere göre düğünde takılan tüm takıların erkek
    tarafına ait oldugunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme Kararı:
  6. … 12. Aile Mahkemesinin 10.11.2014 tarihli ve 2013/241 E., 2014/732 K. sayılı kararı ile; davaya
    konu ziynetlerin davalı yan uhdesinde kaldığının kabulü ile birlikte düğünlerdeki takıların kime
    takıldıysa ona ait olacağına ilişkin geleneklerinden bahseden davalı tanığının beyanı ve taraflara
    takılan takıları gösterir bilirkişi raporu benimsenerek sadece kadına ait olduğu anlaşılamayan davalıya
    takılan takıların onun kişisel malı sayılacağı gerekçesiyle, ispatlandığı kanaatine varılan 31 çeyrek
    altın, 22 ayar 11 adet bilezik, 22 ayar 1 adet bilezik, 1 adet 14 ayar fantezi bilezik yönünden davanın
    kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    Özel Daire Bozma Kararı:
  7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri
    tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
  8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 27.01.2016 tarihli ve 2015/2539 E., 2016/842 K. sayılı kararı ile;
    “…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin
    takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede ise;
    Dava; düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesi; bunun mümkün olmaması halinde değerinin
    nakden tahsili istemine ilişkindir.
    Kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına
    bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır.
    Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça,
    taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek
    doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildigi üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı
    durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
    Somut olayda; tarafların düğünlerinde, davalıya takılan 1 adet 22 ayar 13 gr bilezik, 3 adet yarım altın,
    2 adet tam altın, 80 adet çeyrek altının, davalıya ait oldugu kabul edilerek, sadece, düğünde kadına
    takılan altınların bir kısmı yönünden kabul kararı verildiği; talep olunan 5 adet altın bileziğin ise,
    davalı tanığı anne …’ nin(bilezikleri düğünlerde davacının kolunda gördüm) beyanına göre davacıya
    iade edildiği kabul edilerek, bu talep yönünden ise ispatlanamayan davanın reddine karar verildiği
    anlaşılmaktadır.
    Oysa, davalı tanığı annenin beyanı; dava konusu 5 adet burma bileziğin davalı tarafından davacıya iade
    edildiğinin ispatına yeterli değildir.
    Mahkemece yapılacak iş; düğünde taraflara takılıp da davacıya iade edildiği ispatlanamayan, davalıya
    da takılan altınlar ve 5 adet burma bilezik de dahil altınlar hakkında davanın kabulüne karar vermekten
    ibarettir. Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı sekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı
    gerektirmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmustur.
    Direnme Kararı:
  9. Mahkemenin 30.05.2016 tarihli ve 2016/234 E., 2016/388 K. sayılı kararı ile; takıların davalı elinde
    kaldığı kabul edilerek tekrar davacıya iade edildiğinin ispat yükünün davalıda olduğundan bahisle
    kısmen kabul kararı verildiği, bu karar verilirken davalıya takılan takıların davalıya, davacıya takılan
    takıların ise davacıya ait kisisel mal oldugunun kabul edildigi, sadece davalıya takılan 13 gram 22 ayar
    1 adet bilezik yönünden bu takının kullanılış amacı ve niteligine göre erkek tarafından kullanılabilecek
    takılardan olmaması nedeni ile davanın kabul edildiği, Özel Dairenin ise düğünde takılan takıların
    kime takılırsa takılsın kadına bağıslanmıs ve onun kişisel malı olacağından bahisle bozma kararı
    verdiği, bu bozma gerekçesinin doğru olmadığı, zira tanık …’nın yeminli ifadesinde bu tür takıların
    kime takılır ise onun sayılacağına dair adetleri oldugunu beyan ettiği, davalıya takılan takıların bilirkisi
    raporunda da fotoğraf ve CD incelenerek açıkça belirlendiği üzere ziynet-yarım-çeyrek altın, para ve
    bir adet 13 gram 22 ayar bilezikten ibaret olduğu, davalı erkeğe takılan bilezik yönünden davacı
    kadının davasının zaten önceki kararda kabul edildiği, diğer ziynet-yarım-çeyrek altının ise nitelikleri
    ve kullanım amaçları gereği yatırım aracı oldukları, günümüzde erkeklerin de altın günleri yapmaya
    başladıkları, bankalarda altın hesabı açtıkları, bu tür değerli metallerin tasarruf amacı ve aracı olarak
    sürekli alınıp satıldığı, para biriktirildiğinde bu nitelikte değerli metallerin herkesçe edinildiğinin bir
    gerçek olduğu, kaldı ki Özel Dairenin bu takıların kadına bağışlanmıs sayılacağını kabul ettiği, bağışın,
    bağışlayan kişinin bağıs iradesini bağışlanana tevdi etmesi ve bağışlananın da bu bağısı kabul edilmesi
    ile sonuçlanan bir işlem olduğu, düğün sırasında davacıya bağıs iradesini gösterip ona takı takma
    serbestisi var iken hâlen yatırım amacı ve aracı niteliğinde olan belirtilen takıların davalıya takılması
    hâlinde, bu takıları takanların bağıs iradesinin davacıya değil davalıya yöneltildiği ve onun da kabul
    etmesi ile artık davalının kişisel malı olacağı kanaatinin hasıl olduğu, aslında bu nitelikteki takıların
    edinilmiş mal olduğu hususunun da uygulamada tartışılmaya başlanması gerektiği ancak davacı yanın
    bu yönde bir talebinin olmadığı, yine beş adet burma bilezik yönünden davalının annesi de olsa tanık
    …’nin bu bilezikleri davacının kolunda gördüğünü yeminli olarak ifade ettiği, tanığın doğru
    söylemediğine ilişkin somut belirti olmaz ise asıl olanın yeminli tanıkların doğruyu söylediklerinin
    kabul edilmesi gerektiği, tanığın salt davalının annesi olmasının onun doğruyu söylemediğini kabule
    yetmeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
  10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    II. UYUSMAZLIK
  11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
    a) Düğündeki takıların takılan kişiye ait olacağına ilişkin gelenekleri bulunduğuna dair tanık beyanı
    olan eldeki davada, kullanılış amacı ve niteliğine göre erkek tarafından kullanılamayacaklar hariç
    olmak üzere düğün sırasında erkeğe takılan ziynet eşyalarının erkeğin kişisel malı sayılıp
    sayılamayacağı,
    b) Yerel Mahkemece verilen ilk kararda, düğünde davacıya takıldığı benimsenen 5 adet bilezik
    yönünden talep reddedilmiş ve davacı tarafından bu husus temyize konu edilmemiş olmakla birlikte,
    Özel Dairece davacı lehine bozma nedeni yapılmasının davalının kazanılmış hakkının ihlali
    mahiyetinde olup olmadığı, taraflarca ileri sürülmemesi nedeniyle bu hususun re’sen nazara alınıp
    alınamayacağı, re’sen dikkate alınamayacağı sonucuna varılacak olursa düğünde davacı kadına takılan
    ve saklanması için kendisine teslim edilen 5 adet burma bileziği davacıya iade ettiğine ve akabinde
    birkaç sefer davacının kolunda gördüğüne ilişkin tanık olarak dinlenen davalının annesinin yeminli
    beyanına itibar edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuçlara göre davalıya takılan altınlar ve 5
    adet burma bilezik yönünden de davanın kabulünün gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
    III. GEREKÇE
  12. Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlığın aydınlatılması için ispat hukuku yönünden
    geçerli kurallara değinmekte yarar vardır:
  13. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karsı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların)
    var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir.
  14. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 187/1. maddesi;
    “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek
    çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
  15. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme
    Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 3 /7
    Kararında; kendisine hukuki sonuç bağlanmıs olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar,
    olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir.
  16. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip
    gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini
    taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nın “İspat
    yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup;
    “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki
    sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
    Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü
    altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
    şeklinde hüküm altına alınmıştır.
  17. Bu hüküm, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “İspat yükü” başlıklı 6. maddesinde yer
    alan: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların
    varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine paralel olarak düzenlenmiştir.
  18. Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 10.11.2020 tarihli ve 2017/3-1509 E., 2020/863 K. sayılı
    kararında da aynı hususlara değinilmistir.
  19. Eldeki davada, davacı düğünde takılan altınların kendisine ait olduğunu ancak davalı tarafça
    verilmediğini iddia etmiş; davalı ise yerel örf ve adetleri gereği düğünde takılan altınların erkek
    tarafına ait olduğunu o nedenle davacıya verilmediğini savunmuştur. Mahkemece davalı tarafça iddia
    edilen örf ve adetin varlığına ilişkin dinletilen tanığının beyanına itibar edilerek kadına özgü olanlar
    dışında düğünde takılan ziynetlerin kime takıldıysa ona ait olduğu kabul edilmiştir.
  20. İhtilaf düğünde takılan ziynet eşyasının taraflardan hangisine ait olduğu noktasındadır.
  21. Mevzuatımızda, düğün sırasında takılan ziynet ile parasal değeri olan bütün eşyanın aidiyeti
    konusunda yazılı bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, örf ve adet hukuku uygulanmaktadır.
    Yargıtayın yerleşik uygulamasına, yaygın örf ve adet ile ülke gerçeklerine göre kural olarak, düğün
    sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir
    anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel
    malı kabul edilir. Yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait
    olduğu kabulü vardır. Söz konusu ziynet eşyasının (altın vs.) evlenme sebebiyle gerek ailelerce ve
    gerek yakınlarca kadına geleceğinin güvencesi olarak takıldığı kabul edildiğinden emaneten (geçici
    olarak) takıldığı konusunda kadının bir kabulü olmadığı sürece genel kural kabul edilecektir. Artık,
    ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, bunları alan iade etmekle
    yükümlüdür.
  22. İspat külfetinin hangi tarafta olduğu hususunun, yukarıda bahsedilen hukuki düzenleme
    çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Davalı genel kuralın aksine örf ve adetleri bulunduğunu
    iddia ettigine göre bunu ispat külfeti kendisine düşmektedir. Davalı ispat amacıyla muhtar olan tanık
    …’ı dinletmiş; tanık iddia edilenden farklı olarak “bizim adetlerimiz düğünde takılan takılar, kıza
    takıldıysa kızın, oğlana takıldıysa oğlanın olur” şeklinde ifade vermiş; mahkemece tanığın beyanı esas
    alınarak hüküm kurulmuştur.
  23. Hemen belirtmek gerekir ki, düğünde takılan takıların erkege ait olduğu yönünde örf ve adetleri
    bulunduğunu belirten davalının, dinlettiği tanığın beyanı ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına
    yansıyan yaygın örf ve adet karşısında daha köklü bir adetin varlığını ispatlayamadığı açıktır. Bu
    durumda genel kuraldan ayrılınmasını gerektirecek bir durum söz konusu değildir.
  24. Ne var ki, mahkemece dinlenilen davalı tanığı …’nin beyanına itibar edilerek 5 adet burma
    bileziğin davacıya iade edildiğinin kabulü ile bu 5 bilezik yönünden talebin reddine karar verilmiştir.
    Ancak, mahkemece kurulan 10.11.2014 tarihli ve 2013/241 E., 2014/732 K. sayılı karara davacının 5
    adet burma bilezik yönünden itiraz etmemesi nedeniyle bu husus davalı yönünden usulü kazanılmıs
    hak teskil eder. Bu nedenle taraflarca getirilme ilkesine tabi bulunan ve davacı tarafça temyize
    getirilmediğinden bu yöndeki ret kararı kesinlesen 5 adet burma bilezik hakkındaki direnme kararı
    isabetli olmakla birlikte, yukarıdaki açıklamalar gereğince, diğer ziynetler bakımından direnme kararı
    Kurul çoğunlugu tarafından isabetli bulunmamıştır.
  25. Ayrıca, somut olayda davalıya takılan 1 adet bilezik yönünden davacının talebi mahkemece kabul
    edildiğinden Özel Daire bozma kararının 9. paragrafında yapılan açıklamalar dosya kapsamı ile
    örtüşmemektedir. Bu durumda, Özel Daire bozma kararının 9. paragrafının 1. bendindeki “1 adet 22
    ayar 13 gr bilezik” ifadesinin bozma kararında yer almasının isabetli olmadığı, karardan çıkartılması
    gerektiği sonucuna varılmıştır.
  26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, düğünde takılan takıların düğün
    masraflarına katkı mahiyetinde olduğu ve kime takıldıysa ona hediye verilmesi gayesi güdüldüğü,
    takılan tüm ziynet eşyasının kadına bağışlanmasının amaçlanamayacağı görüşü ileri sürülmüş ise de,
    bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
  27. Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak
    gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
  28. Bu nedenle direnme kararı açıklanan degişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
    IV. SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 27.01.2016 tarihli ve
    2015/2539 E., 2016/842 K. sayılı kararının 9. paragrafının 1. bendindeki “1 adet 22 ayar 13 gr bilezik”
    ifadesinin bozma kararından çıkartılması suretiyle direnme kararının yukarıda açıklanan değişik
    gerekçe ve nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine
    göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi geregince
    BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar
    düzeltme yolu açık olmak üzere 13.04.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
    KARSI OY
    Uyuşmazlık; tarafların düğününün yapıldığı yörenin örf ve adetine göre erkeğe takılan altınların erkeğe
    ait olduğu yönündeki davalı savunmasının kanıtlanıp kanıtlanmadığı, buna göre düğünde erkeğe
    hediye olarak takılan altınların, davalının kişisel malı sayılıp sayılmayacağı, örf ve adet gereği erkeğe
    verilmiş kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
    Davalı erkek; yörenin örf ve adetine göre düğünde takılan takıların erkeğe ait olduğunu savunmuş,
    davacı kadın ise, örf ve adete göre ev eşyalarını erkek tarafının alması hâlinde takıların erkeğe ait
    olacağını, oysa tarafların ev eşyalarını kendilerinin aldığını ileri sürmüştür.
    Bu noktada; ziynet kavramı, örf ve adet kuralları ile davada ispat kuralarına ilişkin yasal düzenlemelere
    bakmak gerekir.
    Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası
    olarak tanımlanmaktadır (Yılmaz, E.: Hukuk Sözlüğü, … 2011, s. 1529). Ziynet eşyasını da, evlilik
    münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak nitelendirmek mümkündür.
    Kadına özgü ziynet eşyaları; bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve
    yüzük gibi takılar olarak kabul edilmektedir (Sagıroglu, M.S: Ziynet davaları, …, 2013, s.3).
    Kadına özgü ziynet eşyaları; eşler arasında bir anlaşma yoksa veya bu konuda örf ve adet
    bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış
    sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır (HGK’nın 05.05.2004 tarih, 2004/4-249 E, 2004/247
    K, 04.03.2020 tarih, 2017/3-1040 E, 2020/240 K).
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1/1 maddesindeki; “Kanunda uygulanabilir bir hüküm
    yoksa, hakim , örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural
    koyacak idiyse ona göre karar verir.” düzenlemesi gereği hâkim kanunda hüküm bulunmayan hâllerde
    örf ve adet gereğince karar verme yetkisine sahiptir.
    Örf ve adet kuralları; belli bir olay ve iliskilerde toplumun bireylerince belli bir biçimdeki davranışın
    tekrarlanması ile yavaş yavaş organizmanın gelişmesi gibi meydana gelir. Dolayısıyla, bir örf ve adet
    kuralının uzun süre uygulanması (maddi unsur) bu kurala uyma konusunda toplumda bir inancın
    (psikolojik unsur) yerleşmesi ve kurala uyulmaması durumunda bir yaptırım ile karşılaşılacağı
    konusunda bir kabulün olması ( hukuki unsur) gerekir.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi:
    “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların
    varlığını ispatla yükümlüdür. ”
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “İspat yükü” baslığını taşıyan 190. maddesi:
    “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki
    sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
    (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü
    altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
    hükmünü içermektedir.
    HMK’nın 190. maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural
    vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat
    yükünü taşıyacaktır.
    İspatın konusu, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve bu uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek
    çekişmeli vakıalardır ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.
    Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E. ve 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme
    Kararında; kendisine hukuki sonuç bağlanmıs olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar,
    olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir.
    Bir davada o davanın çözümünü etkileyebilecek vakıalar için delil gösterilir ve ancak bu deliller
    inceleme konusu olabilir. Baska bir deyisle, delil, bir vakıanın ispatı için başvurulan vasıtalardır ve
    konusu da maddi hukuktur.
    Öncelikle düğünde takılan ziynet ve altınların varlığı ve miktarının tespiti gerekir.
    Düğünde taraflara takılan bilezikler ile altınların tespiti için davacı tarafın dayandığı altı adet fotoğraf
    ve CD üzerinde yapılan bilirkisi incelemesi sonucu düzenlenen asıl ve ek raporlar ve tanık beyanına
    göre, mahkemece, davacı kadın üzerinde 5 adet 22 ayar, her biri 22 gram … burması, 11 adet 22 ayar
    her biri 15 gram civarında takı bileziği, 1 adet 14 ayar 10 gram fantezi bilezik ile 31 adet çeyrek altın,
    davalı erkek üzerinde ise, 1 adet 13 gram 22 ayar bilezik, 2 adet ziynet altın, 3 yarım altın, 80 adet
    çeyrek altın bulunduğu, erkek üzerine takıldığı tespit edilen 1 adet bilezik davalıya takılmış ise de
    kadına özgü ziynet eşyası olması nedeniyle kadına ait olduğu ayrıca 5 … burma bileziğin de davacıda
    kaldığı kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmistir.
    Mahkeme kararını temyizinde davacı, örf ve adet yönünde yeterli araştırma yapılmadığını ileri sürmüş,
    mahkemece davacıda kaldığı kabul edilen 5 … burma bileziği temyiz konusu yapmamış, davalı da
    temyizinde, köy muhtarının beyanı ile yöresel örf ve âdetin belirlendiğini, buna göre üzerinde tespit
    edilen altınların davacı tarafından talep edilmesinin yerinde olmadığını, davacı üzerinde 15 çeyrek altın
    tespit edilmesine rağmen, 31 adet çeyrek altının davacıya iadesi yönündeki kararın yerinde olmadığını
    ileri sürerek temyiz etmiş, davalı erkek üzerinde tespit edilen 1 adet 22 ayar, 13 gram bileziğin
    davacıya iadesini temyiz konusu yapmamıştır.
    Bu durumda; mahkemenin, ilk kararında, 5 adet bileziğin davacıda bulunduğu, düğünde davalıya
    takılan 1 adet bileziğin de davacıya ait olduğu yönündeki kabulü taraflarca temyiz konusu
    yapılmadığından Özel Dairenin bu yöndeki bozması yerinde değildir.
    Belirtilen yasal düzenlemeler ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; tarafların aynı köylü olduğu
    ve düğünlerinin köyde yapıldığı, CD ve fotoğraflarda tarafların düğününde kadın ve erkeğe ayrı kuşak
    takılarak takıların ayrı ayrı takılmış olması ve 9 yıl köy muhtarlığı yapan tanığın, “adetlere göre,
    düğünde kıza takılan takıların kıza, erkeğe takılan takıların erkeğe ait olduğu” beyanı karşısında,
    yöresel örf ve adet gereği düğünde davalı erkeğe takılan altınların davalıya ait olduğu kanıtlanmış
    bulunduğundan, mahkemenin direnme kararının yerinde olduğu, kararın onanması gerektiği görüşünde
    olduğumuzdan, sayın çoğunlugun aksi yöndeki bozma kararına katılınmamıştır.
Paylaş
Paylaş
Paylaş
Paylaş
Paylaş
Benzer Yazılar
default-featured-image
‘Örselenmiş kadın’ hukuk kriteri olsun
default-featured-image
Yargıtay son noktası koydu! Maaş geçiş promosyonu...
i
Ülkenin PKK İle Mücadelesinde Halkın Gaz Bombasından Etkilenmesi Hak İhlalini Oluşturmaz-AYM Kararı
773x435_cmsv2_c889a1f1-98d8-599f-ae50-11fe5d156835-4814412
12 Yıldır Süren Davada Taraf Uzun Yargılamadan Dolayı Tazminat Hak Eder
alkolsatisi
Polis, Gece 22.00'dan Sonra Alkol Satışı Yapıldığına İlişkin Alıcı Kılığında Büfeye Tuzak Kuramaz
ankara-bam-4-123-07-202016-05
Her Ne Kadar Eşi ,Uyuşturucunun Sanığa Ait Olduğunu Söylese de Sanığın Kabulu Etkin Pişmanlık Hükmünü Oluşturur
569ae394-95b6-4415-aff8-89b675fee871b18d927d-177b-4859-ba00-88e448e92846
Koronavirüs Dolayısıyla Kiranın Düşürüldüğüne İlişkin Haberin BAM Kararı
907441-642x340
Yargıtay, Faturanın Sahteliğinde Bu Hususlara Dikkat Ediyor
arabuluculuk-nihai-tutanaginin-sunulmamasi-gerekcesiyle-davanin-reddi_65b78
Arabuluculuk Nihai Tutanağının Sunulmaması Gerekçesiyle Davanın Reddi
aile_konutundaki_serh_nasil_kaldirilir_h11977_2550f
Aile Konutu Şerhinin Terkini İstemi
ziraat-bankasi-halkbank-vakifbank-garanti-bbva--4882707
Bankalara Rekabete Aykırı Davranışlar
752x395-milyonlarca-arac-sahibini-ilgilendiriyor-danistay-acikladi-artik-hacizli-araclar-1560862424685
Hacizli Aracın Tescil Talebi, Noter Satışından Sonra Konulan Hacizler