Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 23/2/2022 tarihinde, Hüseyin Ömer Volkan Çiçek (B. No: 2017/39464) başvurusunda, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.Olaylar Paylaşımı yaptığı tarihte bir lisede beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapan başvurucu, ayrıca bir sendikanın Yönetim Kurulu üyesi ve şube sekreteridir.Başvurucunun sekreterliğini yaptığı sendikaya kayıtlı olan bir kamu görevlisi, ikamet ettiği lojmanı kendisine tanınan yasal süreyi aşarak tahliye etmesi nedeniyle İl Disiplin Kuruluna sevk edilmiş; başvurucu da sendika temsilcisi sıfatıyla Kurulun anılan toplantısına katılmıştır. Toplantı sona erdikten sonra başvurucu, şahsi sosyal medya hesabından konu ile ilgili paylaşımda bulunmuştur. Başvurucu hakkında, yapmış olduğu bu paylaşım ve başka iddialar nedeniyle disiplin soruşturması açılmıştır. Yapılan soruşturma sonucunda anılan paylaşım nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca başvurucunun kınama cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.Başvurucu söz konusu idari işlemin iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açmıştır. İdare mahkemesi idari işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşarak davanın reddine karar vermiştir.Başvurucunun itirazı üzerine dosyayı inceleyen Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (Daire) kararın onanmasına karar vermiştir. Başvurucunun karar düzeltme talebi ise aynı Daire tarafından reddedilmiştir.İddialarBaşvuru, sosyal medya hesabı üzerinden yapmış olduğu paylaşım nedeniyle kınama cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia etmiştir.Mahkemenin DeğerlendirmesiDevletin kamu hizmetinde çalışan memurlarına bir bağlılık görevi getirmesi, ödev ve sorumluluklar yüklemesi memurların statüleri gereği meşru kabul edilebilir bir durumdur. Fakat devlet memurlarının da birer birey olduğu, siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahip olma haklarının bulunduğu şüpheden uzaktır.Bununla birlikte devlet memurları söz konusu olduğunda görüşlerin dengeli ve siyaseten yansız olarak açıklanıp açıklanmadığı, kişisel tavırlar sergilenip sergilenmediği ve tarafsızlıklarının güvence altında olup olmadığı ifade özgürlüğü incelemesinde değerlendirmeye alınır. Bu bağlamda memurun bulunduğu konum, görev yaptığı alanla ilgili olarak ödev ve sorumluluk derecesini belirlemede ulusal makamların bir takdir marjı vardır.Somut olayda sendika yöneticisi ve sekreteri olan başvurucu, sendikaya üye bir kamu personeline ilişkin yapılan disiplin kurulu toplantısına sendika temsilcisi olarak katılmıştır. Başvurucu, toplantı sonrasında yaptığı paylaşımla il millî eğitim müdürünün kamu personelinin ceza alması yönündeki tavrını hedef almıştır.Kamu kurumları tarafından yapılan bazı toplantıların ve alınan kararların niteliği gereği gizli tutulması anlaşılabilir. Bununla birlikte İl Disiplin Kurulu tarafından alınan kararın gizli olduğu ya da gizli kalması gerektiğine dair bir mevzuat hükmü ya da teamül bulunduğu iddia edilmiş değildir. İl Disiplin Kurulunun ne şekilde ve kimlerin katılımıyla oluştuğu, çalışma usul ve esasları Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliği ile belirlenmiştir. Somut olayda başvurucunun disiplin kurulu üyelerinin altına imza atarak alenileştirdikleri görüşlerini, kişisel bazı değerlendirmelerle kamuoyuna aktardığı görülmektedir. Bu nedenle başvurucunun gizli kalması gereken birtakım bilgileri alenileştirdiği söylenemeyecektir.Başvurucu; sendika üyesi olan personelin haksızlığa uğradığını, personelin amiri olan il millî eğitim müdürünün personeline sahip çıkması gerektiğini düşünmekte ve sendika yöneticisi olarak haklarını savunmaya çalışmaktadır. Başvurucunun kurul üyelerinin karara yansımayan, toplantı içerisinde dile getirdikleri görüş ve düşüncelere dair herhangi bir paylaşımı da olmamıştır.Kamu görevlilerinin sahip oldukları statüden kaynaklanan bazı sınırlamalara tabi olmaları ifade özgürlüğü gibi temel bir özgürlüğü kamu görevlisi olma adına peşinen feda etmeleri gerektiği anlamına gelmemelidir. Bu nedenle bir kamu görevlisi, dengeli olmak, yürüttüğü kamu görevi bakımından tarafsızlığına gölge düşürmemek ve görevini aksatmamak kaydıyla ifade özgürlüğünü kullanarak eleştiride bulunabilir. Somut olayda da başvurucunun sosyal medya hesabından paylaştığı ifadelerin kamu görevlisi statüsünden kaynaklanan ödev ve sorumluluklarına aykırı ve tarafsızlığına gölge düşürecek nitelikte olmadığı, yöneticisi olduğu sendikanın bir üyesi ile ilgili olarak gerçekleştirilen toplantıya ilişkin görüşlerini yansıtan, ifade özgürlüğü korumasından yararlanması gereken ifadeler olduğu kanaatine varılmıştır.Yukarıdaki değerlendirmeler gözönünde bulundurulduğunda idare ve mahkeme kararlarında, kamu görevlisi olan başvurucunun ifade özgürlüğü ile ödev ve sorumlulukları arasında adil bir denge kurulmadığı ve müdahaleyi oluşturan disiplin cezasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamadığı değerlendirilmiştir.Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.(anayasa.gov.tr)