Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu liderine ve kuruluş değerlerine hiçbir saldırı kabul edilemez. 19 Mayıs 1919, Millî Mücadelenin ilk adımının, 23 Nisan 1920, Milli iradenin temsil organının, 29 Ekim 1923 yeni rejimin simgesel başlangıç tarihleridir. Emperyalizme karşı kurtuluş savaşı verilirken bir yandan da Ankara merkezli yeni bir devlet kurulmaktadır. İstanbul, tarihsel ömrünü tamamlamış hilafet ve saltanat merkezi olarak geçmişi, Ankara millet egemenliğinin ve milli iradenin merkezi olarak geleceği temsil etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve temel tercihleri bugün için de geçerliliğini sürdürmektedir. Osmanlının çöküş ve dağılışından ders alan kurucu önderler, saltanat ve hilafetin tarihsel ömrünü tamamlamış, günümüzde karşılığı olmayan kavramlar olduğunun bilincindeydiler.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus devlet- üniter yapıda kurulması keyfi bir tercih değil, tarihin dayattığı bir zorunluluktur. Hukuk meşruiyetine dayalı, laik demokratik bir model bu coğrafyada var olabilmenin ön koşuludur.
Kurtuluşun ve kuruluşun lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Atatürk, Türk halkının ortak değeridir. Her millet, kurtuluş ve kuruluş dönemi liderlerine saygı duyar. Onlara yapılan saldırıları ve saygısızlıkları hoş görmezler. Ülkeyi yok olmaktan kurtaran, öncülüğünde gerçekleştirilen çağdaş atılımlarla, Türkiye’yi saygın bir konuma getiren Atatürk gibi ortak bir gurur simgesine yapılan saldırı ve iftiralar asla kabul edilemez.
Saltanat ve hilâfet özlemcilerinin, laik, demokratik, çağdaş hukuk devletini içselleştirememiş anlayış sahiplerinin, kimi kez açıktan, kimi kez örtülü biçimde Atatürk ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine yönelik saldırılarını şiddetle kınıyoruz.
Bu türden hadsiz, ölçüsüz, suç teşkil eden hukuka aykırı beyan ve saldırıların sorumluları hakkında gereğinin yapılması için Cumhuriyet Savcılarını göreve davet ediyoruz.