TÜRK TİCARET KANUNU KAPSAMINDA TAŞIYICININ HUKUKİ SORUMLULUĞU

TÜRK TİCARET KANUNU KAPSAMINDA TAŞIYICININ HUKUKİ SORUMLULUĞU

6102 sayılı TTK’nın “Zıya veya hasar ile gecikmeden doğan zarardan sorumluluk” başlıklı 875.maddesinde; Taşıyıcının, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumlu olduğu hükme bağlanmıştır. Bu husus madde gerekçesinde; “…Taşıyanın sorumluluğu taşınmak için eşyanın teslim alınmasından başlar ve teslimine kadar devam eder. Sorumluluk ziya ve hasar ile gecikmeyi kapsar. Ziya veya hasar eşyaya verilen zararı ifade ettiği için koruyamamadan doğan zararı da içerir. Ziya veya hasar eşyaya bağlı olduğu için sebep zararları dikkate alınmaz. Gecikme ise teslim süresine göre belirlenir. Ziya eşyanın yitmiş, yok olmuş olması halini ifade eder. Hasar ise eşyanın varlığını korumakla beraber zarara uğramasıdır.” şeklinde ifade edilmiştir.

Yine TTK’nın “Sorumluluğu sınırlama hakkının kaybı” başlıklı 886. maddesinde taşıma sırasında meydana gelen zarara, taşıyıcının kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edildiği takdirde taşıyıcının yasanın 879 uncu maddesinde öngörülen sorumluluktan kurtulma hallerinden ve sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacağı düzenlenmiştir.

Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğu üzere taşıyıcının zıya, hasar ve gecikmeden kaynaklanan sorumluluğunun hukuki niteliği bir kusursuz sorumluluk halidir. Taşıyıcının bu sorumluluktan kurtulabilmesi için ancak kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği bir somut olgunun varlığını ispat etmesi gerekmektedir. Bu noktada ispat yükü tamamıyla taşıyıcıya ait olup gönderene herhangi bir külfet yüklenememektedir. Nitekim doktrinde taşımada kullanılan araçtaki eksiklik ve yetersizlik ile gidilen güzergahta taşıma konusu ürüne taşımadan kaynaklı olarak verilen zararın, taşıyıcının işletmesine yabancı olma ve dışarıdan gelme unsurlarını ihtiva etmediğinden hiçbir zaman mücbir sebep olarak kabul edilemeyeceği ve taşıyıcının kusursuz sorumluluk halinin devam edeceği kabul edilmektedir. Taşıyıcının kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği duruma dayanarak sorumluluktan kurtulabilmesi ancak en üst düzeyde özeni göstermiş ve gerekli tüm tedbirleri almış olduğunu kanıtlamasına bağlanmakta, bu çerçevede taşıyıcının yalnızca zarara neden olan olaydan değil, olayın sonuçlarından kaçınmak için de en üst düzeyde özeni göstermiş olması gerektiği doktrinde ifade edilmektedir. Böylece zarara neden olan olaydan kaçınmak için özen göstermenin yeterli olmadığı, olayın meydana gelmesinden sonra da taşıyıcının özen yükümünün devam ettiği; bu kez olayın sonuçlarından kaçınmak için en üst düzeyde özeni göstermesi gerektiği belirtilmektedir. Ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nda taşıyıcının eşyanın zıyaa ya da hasara uğraması yahut teslim süresinin aşılmasından kaynaklanan sorumluluktan kurtulabilmesi için zararın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığını değil, kanunda öngörülen sorumsuzluk hallerinden birinin mevcudiyetini kanıtlaması aranmaktadır. Şayet taşıyıcının kusura dayanan bir sorumluluğu olsaydı kanun taşıyıcının sorumluluktan kurtulabilmesi için zarara sebep olan olayın meydana gelişinde kusuru bulunmadığını ispatlaması yeterli olurdu. Bu husus da tek başına taşıma hukukunda taşıyıcının sorumluluğunun kusursuz bir sorumluluk hali olduğunu ortaya koymaktadır.

Yine uygulayıcılar tarafından da bu konuda taşıyıcının sorumluluğunun kusursuz bir sorumluluk hali olduğu genel kabul gören bir görüştür. “…Maddede herhangi bir kusurdan söz edilmemiş ve eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden söz edilmiştir. Burada taşıyıcı yönünden kusursuz sorumluluk öngörülmektedir. Bir an için kusur sorumluluğundan söz edilebilirse de TBK.m.112’nin de dikkatten kaçırılmaması gerekmektedir. Değişik bir ifadeyle sözleşme ilişkisine dayanan taşımada taşıyıcının hiçbir kusurunun yüklenemeyeceği kanıtlanmadıkça taşıyıcı eşyanın zıyaından hasarından ve teslimindeki gecikmeden sorumludur.”(Yargıtay Onursal Daire Başkanı Gönen ERİŞ, Taşıma Hukuku, ANKARA 2015, s.494.).

Taşıyıcı; yol şartları, iklim şartları, ulaşım güzergahı ve ulaşım süresini de en iyi bilen kişi konumundadır. Bu konuda göndericinin bilgi sahibi olması beklenemeyeceğinden taşıyıcı göndereni bilgilendirme, istif ve ambalajın emtiayı yerine sağlam olarak ulaştırma mükellefiyeti nedeniyle doğru yapılıp yapılmadığını kontrol etme ve gözetme, yanlış istif ve ambalaj olması halinde bunu göndericiye bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğüne aykırı davranışı sebebiyle meydana gelecek zarardan taşıyıcı doğrudan ve kusursuz olarak sorumludur. Bu hususta Yargıtay uygulaması ve doktrinde ifade edildiği üzere taşınan eşyanın ambalajlama işleminde eksiklik bulunması halinde taşıyıcının durumu gönderene duyurarak onu uyarması her konuda aranan ve mahkemece de resen göz önünde bulundurulması gereken Türk Medeni Yasası’nın 2. maddesinde açıklanan dürüstlük ilkesinin bir gereğidir. Nitekim taşıyıcı yükü teslim aldığı sırada yükün ve ambalajın görünürdeki durumunu kontrol yükümlülüğü altında olup buna ilişkin çekincelerini gerekçeleriyle birlikte belirtmeli, göndereni bu konuda bilgilendirmelidir. Şayet taşıyıcı, taşıma konusu eşyanın teslim tutanağına çekince koymamış ise yükün ve ambalajın görünüş itibarıyla iyi durumda olduğunun varsayılacağı genel kabul görmektedir. Benzer konuda Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 12.01.2015 tarihli, 2015/14730 E. – 2015/36 K. sayılı kararında; “…ambalaj hatasının bir araştırmaya gerek duyulmaksızın kolaylıkla fark edilebileceği hallerde taşıyıcının durumu gönderene duyurarak onu uyarması TMK’nın 2’nci maddesinde yer alan dürüstlük ilkesinin de bir gereğidir. Nitekim CMR’nin 8/1-b hükmünde yükü teslim aldığı sırada taşıyıcının, yükün ve bunların ambalajının görünürdeki durumunu kontrol yükümlülüğü altında olduğu ve ikinci fıkrada buna ilişkin çekincelerini gerekçeleriyle birlikte belirtmesi gerektiği 9/2’nci maddede ise çekince koymamış ise yükün ve ambalajların görünüş itibarıyla iyi durumda olduğun un varsayılacağı öngörülmüştür….dava konusu hasarla ilgili olarak sorumluluktan kurtulmaya yönelik kanıtlama yükünün davalı taşıyıcıda olduğu ilkesel olarak gözetilerek tüm deliller toplanıp aralarında uluslararası taşıma hukuku konusunda uzman bir bilirkişinin de bulunduğu bilirkişi kurulundan bilirkişi kurulundan hasarın nasıl ve neden kaynaklandığının denetlemeye imkan verecek şekilde belirlenmesi, HASARIN AMBALAJIN EKSİKLİĞİNDEN KAYNAKLANDIĞI SONUCUNA VARILIRSA DA DAVALI TAŞIYICININ ÜZERİNE DÜŞEN BÜTÜN ÖNLEMLERİ ALIP ALMADIĞININ VE GEREKLİ UYARILARI YAPIP YAPMADIĞININ TARTIŞILMASI, tüm bu belirlemeler sonucu hasıl olacak duruma göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.11.1996 tarihli, 1996/11-632 E. ve 1996/822 K. sayılı kararında da; “…taşıyıcı eşyanın kendisine teslim edildiği andan, gönderilene teslim edilene kadar geçen süre içinde meydana gelen zıya ve hasardan sorumludur. Bu sorumluluktan kurtulabilmesi ancak anılan maddede belirtilen kurtuluş beyyinesini ispatlaması ile mümkündür. Davalı taşıyıcı her ne kadar istif ve yüklemenin göndericiye ait olduğunu, hasarın istifleme ve kötü ambalaj hatasında kaynaklandığını, hatta istiflemeye nezaret görevinin yaptırılmadığını savunmuş ise de gönderen hatalı yükleme konusunda yanlış bir talimat vermiş olsa bile taşıyıcının malın emniyetle taşınmasını sağlamak üzere her türlü tedbiri alması, hatalı yüklemeye karşı çıkması gerektiğinden basiretli bir taşıyıcıdan beklenen davranışta bulunmaması nedeniyle sorumluluğu vardır.” şeklinde hüküm tesis edilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 16.03.2012 tarihli, E.1296/K.4055 sayılı kararında; “Teslim sırasında taşınan makinelerden birinin hasarlı olduğu, davalı taraf yetkilisinin imzasını havi tutanak içeriğinden anlaşılmaktadır. Taşıyıcı, malların kendisine teslim edilmesinden varma yerinde teslimine kadar geçen sürede meydana gelen hasarlardan sorumludur. Her ne kadar mahkemece, hasarın taşıma sırasında meydana geldiğinin kanıtlanamaması ve davalının kusuru olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de davalı eşyanın kendisine teslimi sırasında şeffaf ambalajlı olan makine ile ilgili herhangi bir çekince koymadığından MALI HASARSIZ OLARAK TESLİM ALDIĞININ KABULÜ GEREKİR. Bu karinenin aksinin de davalı tarafça kanıtlanması gerektiği dikkate alınmalıdır. Davalı, davada bu hususu kanıtlayamamış olup başka makinelerin hasarlı olmaması da, hasarlı makinenin nakliyecinin sorumluluk kesitinde hasarlanmadığı sonucunu doğurmaz. Bu itibarla mahkemece, hasarın taşıma kesitinde oluştuğunun kabulüyle neticesine göre karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi bozmayı gerektirmiştir.” hüküm tesis etmiştir.

Bu kısımda ayrıca belirtmek gerekir ki Yargıtay taşıma hukukundan kaynaklı davalarda bilirkişi incelemesinin uzman olmayan hukukçu bilirkişiden rapor alınmasını bozma nedeni saymaktadır. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 09.10.2014 tarihli, 2014/10599 E.-2014/15248 K. sayılı kararında; “…HMK’nın 266’ncı maddesi uyarınca çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınacağı hüküm altına alınmıştır. Somut olayda ise mahkemece makine mühendisi, sigorta taşımacılık uzmanı ve hukukçu bilirkişiden rapor almış, makine mühendisi ve taşımacılık uzmanı raporlarında, olayda ambalaj yetersizliği bulunmadığı, malların iyi istiflenmediği, aracın iyi sabitlenmemesi ve aracın çok kötü kullanılmasından dolayı hasarın oluştuğu, taşıyıcının ayrıca yüke nezaret borcu bulunduğu, sonuç olarak davalının %80 oranında, gönderenin %20 oranında kusuru olduğu belirtilmiş, rapora muhalif kalan hukukçu bilirkişi ise hasarın ambalaj hatasından kaynaklandığını, taşıyıcının zarardan sorumlu olmadığını ifade etmiş, mahkemece anılan azınlık raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Oysa ambalajlama ve istifleme konusunda uzman teknik bilirkişiler tarafından değerlendirme yapıldığı halde anılan hususta UZMAN OLMAYAN HUKUKÇU BİLİRKİŞİNİN RAPORUNA GÖRE KARAR VERİLMESİ DOĞRU OLMADIĞI GİBİ … davanın reddine karar verilmesi de doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle DAVACI YARARINA BOZULMASI GEREKMİŞTİR.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.

Paylaş
Paylaş
Paylaş
Paylaş
Paylaş
Benzer Yazılar
default-featured-image
‘Örselenmiş kadın’ hukuk kriteri olsun
default-featured-image
Yargıtay son noktası koydu! Maaş geçiş promosyonu...
i
Ülkenin PKK İle Mücadelesinde Halkın Gaz Bombasından Etkilenmesi Hak İhlalini Oluşturmaz-AYM Kararı
773x435_cmsv2_c889a1f1-98d8-599f-ae50-11fe5d156835-4814412
12 Yıldır Süren Davada Taraf Uzun Yargılamadan Dolayı Tazminat Hak Eder
alkolsatisi
Polis, Gece 22.00'dan Sonra Alkol Satışı Yapıldığına İlişkin Alıcı Kılığında Büfeye Tuzak Kuramaz
ankara-bam-4-123-07-202016-05
Her Ne Kadar Eşi ,Uyuşturucunun Sanığa Ait Olduğunu Söylese de Sanığın Kabulu Etkin Pişmanlık Hükmünü Oluşturur
569ae394-95b6-4415-aff8-89b675fee871b18d927d-177b-4859-ba00-88e448e92846
Koronavirüs Dolayısıyla Kiranın Düşürüldüğüne İlişkin Haberin BAM Kararı
907441-642x340
Yargıtay, Faturanın Sahteliğinde Bu Hususlara Dikkat Ediyor
arabuluculuk-nihai-tutanaginin-sunulmamasi-gerekcesiyle-davanin-reddi_65b78
Arabuluculuk Nihai Tutanağının Sunulmaması Gerekçesiyle Davanın Reddi
aile_konutundaki_serh_nasil_kaldirilir_h11977_2550f
Aile Konutu Şerhinin Terkini İstemi
ziraat-bankasi-halkbank-vakifbank-garanti-bbva--4882707
Bankalara Rekabete Aykırı Davranışlar
752x395-milyonlarca-arac-sahibini-ilgilendiriyor-danistay-acikladi-artik-hacizli-araclar-1560862424685
Hacizli Aracın Tescil Talebi, Noter Satışından Sonra Konulan Hacizler