Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 21/1/2021 tarihinde, Yasin Agin ve Diğerleri (B. No: 2017/32534)
başvurusunda, Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının ihlal edildiğine; Gülistan Atasoy ve Diğerleri (B. No: 2017/15845)
başvurusunda ise anılan hakkın ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Olaylar
Kamu görevlisi olan başvurucular hakkında katıldıkları birtakım toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kanuna
aykırı olduğundan bahisle uyarma/kınama disiplin cezalarına hükmedilmiştir. Başvurucuların anılan disiplin
cezalarının iptali istemiyle açtıkları davalar reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucular, toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katıldıkları için haklarında disiplin cezasına hükmedilmesi
nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
- 2017/32534 Sayılı Başvuru Yönünden
Öğretmen olan başvurucular hakkında “Lâik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşü” adı altındaki bir eyleme
katılmaları nedeniyle disiplin cezasına hükmedilmiştir. Başvurucuların üyesi olduğu Sendika tarafından
organize edilen etkinlik Valilikçe yasaklanmış ve başvurucuların katıldığı yürüyüşe polis müdahale etmiştir.
Başvurucular, Valilik tarafından yasaklandığı ve traği engellediği için kanuna aykırı hâle geldiği kabul edilen
yürüyüşe katılmaları sebebiyle hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak
nitelikte davranışta bulunduklarından bahisle disiplin cezası ile cezalandırılmıştır.
Anayasa Mahkemesine göre kamu görevlileri, özel hayatlarındaki davranışlarının memuriyetlerini etkilemesi
hâlinde illeriyle orantılı bir disiplin yaptırımına maruz kalabilir. Ancak bunun için kamu görevlisinin ilinin
memuriyetini etkilediğinin idari ve yargısal makamlarca ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulması gerekir.
Somut olayda Valilik tarafından İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin (C) bendi uyarınca toplantının
yasaklandığı görülmüştür. Bununla birlikte idari organlar ile yargı mercileri söz konusu toplantının neden bu
hüküm kapsamında kaldığına ve toplantının yasaklanmasının tek çözüm olduğuna dair somut ve makul
açıklamalar yapmamıştır.
Öte yandan başvurucular hakkında ihtara rağmen dağılmama suçundan açılan ceza davasını inceleyen ve
başvurucuların beraatine hükmeden Mahkeme, başvurucuların katıldığı söz konusu yürüyüşün trak akışını
olağanüstü bir duruma sebebiyet verecek ölçüde aksatmadığını ifade etmiştir. Mahkeme ayrıca
başvurucuların anılan suçu işlediklerinin kesin olarak ortaya konulamadığını da belirtmiştir.
Yukarıdaki tespitler ışığında Anayasa Mahkemesi, idare ve disiplin cezasına ilişkin davaya bakan derece
mahkemelerinin, başvurucuların kamu görevlisi statülerine ne şekilde aykırı davrandıkları konusunda ilgili ve
yeterli bir gerekçe sunamadıkları kanaatine ulaşmıştır. Buna göre başvuru konusu olayda derece
mahkemeleri, başvurucuların davranışının kamu hizmeti üzerindeki olumsuz etkisini ya da devlet memurunun
saygınlığına ve güvenilirliğine zarar verip vermediğini somut bir değerlendirmeyle ortaya koyamamıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında başvurucular hakkında uygulanan disiplin cezalarının zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşıladığının ve demokratik bir toplumda gerekli olduğunun yeterli bir gerekçeye dayanmadığı, bu
nedenle başvuru konusu disiplin yaptırımlarının haksız olduğu sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine
karar vermiştir.
- 2017/15845 Sayılı Başvuru Yönünden
Kamu görevlisi olan başvurucular Gezi Parkı olaylarında yaşananları protesto etmek amacıyla Adana’da bazı
toplantılara katılmıştır. Bu nedenle başvuruculara, devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta
bulunduklarından bahisle uyarma cezası verilmiştir. Başvurucuların disiplin cezalarının iptali talebiyle açtıkları
davalar, toplantıların kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. İdare ve derece mahkemelerince Gezi
Parkı olaylarının protesto edildiği başvuru konusu toplantıların bildirim yapılmaması ve barışçıl olmaktan
çıkması nedeniyle kanuna aykırı hâle geldiği kabul edilmiştir.
Başvurucuların, katıldıkları toplantıların barışçıl niteliğini kaybettiğine dair kabule bir itirazlarının olmadığı
görülmüştür. Başvurucular yalnızca kendilerinin herhangi bir şiddet eylemine karışmadıklarını belirtmiştir.
Anayasa Mahkemesine göre Devlet, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülebilmesi için bireylerin devlet
memurlarına itibar ve güven duymasını ister. Bu bağlamda Devlet; memurlarına, kendilerine duyulan itibar ve
güveni sarsacak veya görev yaptıkları kamu kurumunun güvenilirliğini ya da saygınlığını zedeleyecek nitelikte
davranışlarda bulunmaktan kaçınma ödev ve sorumluluğu yüklemiştir.
Anayasa Mahkemesince gerek başvurucuların katıldığı Adana ilindeki toplantılar gerekse ülke genelinde aynı
amaçla gerçekleştirilen eylemler dikkate alındığında Gezi Parkı olayları kapsamındaki şiddet eylemlerinin
süregelen bir şekilde devam ettiği -istisnai bir biçimde- açıkça öngörülebilir olmasına rağmen başvurucuların,
kamu görevlisi statülerinden kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı bir görüntü ortaya çıkmaması adına
toplantıyı terk etme veya başka şekillerde imkânları dâhilinde hareket ettiklerine dair bir açıklama
yapmadıkları tespit edilmiştir. Bu bağlamda başvurucuların disiplin hukuku kapsamında kamu görevlisi
olmalarından kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı davrandıkları yönündeki kabulden ayrılmayı gerektirecek
bir bilgi vermedikleri görülmüştür. Tüm bu hususlar dikkate alındığında başvurucuların haklarında uygulanan
disiplin cezalarının zorunlu bir sosyal ihtiyacı karşılamadığından bahsedilemez.
Diğer yandan ilgili mevzuatta öngörülen en haf disiplin yaptırımı olan uyarma cezası, kamu düzeninin
korunması meşru amacına ulaşılması yönünden başvurucuların toplantı haklarına adil olmayan bir külfet
yüklememiştir. Yetkili otoritelerin başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları ile kamu
görevlilerinin devlete sadakat yükümlülüğünden kaynaklanan gereklilikler arasında adil bir denge kurdukları
anlaşılmıştır. Sonuç olarak söz konusu disiplin cezasının demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı
olmadığı değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edilmediğine karar vermiştir.