Yeni doğum yapmış kadınlar işe alınmama, atılma, terfi alamama gibi sorunlarla karşılaşıyor. Cumhuriyet Kadınları Derneği üyesi avukatlar, kadınların hukuki haklarını anlattı. “İlk görev devlete düşüyor.” dedi.
Kadınlar, çalışma hayatında özellikle yaşı ve medeni durumu gereği ayrımcı tutum ve davranışa maruz kalıyor. Yakın zamanda anne olma ihtimali olan, yeni doğum yapmış kadınlar işe alınmama ya da mevcut işinde terfi alamama gibi sorunlarla karşılaşabiliyor. Kimi zaman anne olan kadın, kanuna aykırı bir şekilde işinden de oluyor.
Kadınların, bu sorunlar karşısında ne gibi haklarının olduğu ve işverenin nasıl yaptırımlarla karşılaşacağını Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Genel Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Elif Eskin ve Avukat Gül Öykü Yılmaz ile konuştuk. Yılmaz, kanunen eşitlik gözetilse de bu gibi istenmeyen durumlarda kadınların haklarını anlattı, Eskin ebeveynlik iznine dikkat çekti.
‘Kadın Yoksa İş Hayatı Eksik’
CKD GYK Üyesi Avukat Eskin, uygulamada karşılaşılan sorunların çözümüne ilişkin değerlendirmede bulundu. Eskin, işverenlerin kadınları hamile kaldıklarında aylarca izin kullanacak olmaları kaygısıyla kritik pozisyonlara getirmek istememelerinin yaygın olarak görüldüğüne dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Aynı nedenle işe alırken kadın yerine erkeği, evli kadın yerine bekârı ya da çocuklarını büyütmüş olanını tercih ediyorlar. Kapitalizmin ‘kısa vadede azami kâr’ penceresinde bakıldığında ‘haklılık’ payları varmış gibi görünmekte. Ama kadınların olmadığı, kadın enerjisinin, üretkenliğinin, yaratıcılığının, birleştiriciliğinin, organizasyon ve koordinasyon gücünün olmadığı bir iş hayatını düşünelim, ne kadar eksik, uzun vadede ne kadar vasat kalırdı. İşte tam da bu nedenle işletmesi ve içinde yaşadığı toplum için daha fazla değer yaratmak isteyen işverenin de yapması gereken; kadınların, kadın olmaktan kaynaklanan durumlarını, hak ve sorumluluklarını gözeterek organizasyon ve planlamasını yapmak, işyeri ve çalışma koşullarını buna uygun esneklikte oluşturmak olmalıdır. Ki günümüzün teknolojisi de bu konuda işverenlere büyük imkânlar sunmaktadır.”
‘Yeter ki Bilinç Oluşsun’
Belirli bir yaşa gelinceye dek çocukların bakımı için her iki ebeveyne de belirli sürelerle izin verilmesi olarak tanımlanabilecek ebeveyn izninin önemini vurgulayan Eskin “Ülkemizde babalık haline ilişkin izin süreleri çok kısıtlı iken İş Kanununda ‘kısmi süreli iş sözleşmesini’ düzenleyen 13’üncü maddeye 2016 yılında yapılan ek düzenleme ile ‘74’üncü maddede öngörülen analık izinlerinin bitiminden sonra mecburi ilköğretim çağı başlayana kadar ebeveynlerden birinin kısmi süreli çalışma talebinde bulunabileceği’ hükmü getirildi. Bu çok değerli. Hatta 74. maddede düzenlenen doğum sonrası 8 haftalık izinden sonraki azami yarım çalışma / ücretsiz izin hakkının da babayı da kapsayacak biçimde genişletilmesi gerekir. Çünkü öyle evlilik vardır ki kadının iş hayatında bulunduğu pozisyonun maddi ve manevi kazanımları, kadının ve ailenin geleceği açısından çok daha kritik olabilir ve babanın evde daha çok sorumluluk almasını gerektirebilir. Bu tercihi çiftlere bırakmalıyız. Görüldüğü gibi aslında yasalarda bir çok imkan var. Yeter ki kadınlar haklarının bilincinde olsun ve toplumsal bilinç oluşsun.”
‘Birlikte Aşarız Demeli’
Eskin şöyle devam etti:
“İş yerlerine kreş zorunluluğu daha yaygın konulsa ve denetlense bu sorunlar çok ciddi oranda aşılır. Düşünsenize çocuğunuz iki kat aşağıda. 15 dakikada emzirmeye gidip geliyorsunuz, acil bir durumda elinizin uzanabileceği mesafede. Yani mesele kadının kadın olmaktan doğan (ve fakat hepimizin hayatının idamesi için onsuz olunmaz) özelliklerini önüne engel yapmak yerine bunları birlikte nasıl aşarız da kadın ile erkeğin müthiş sinerjisini iş hayatına azami faydayla yansıtırız diye bakabilmekte. Burada da ilk görev devletin tabii. Hem yasa koyucu, hem kamu iş yerlerinde uygulayıcı hem de bütün iş yerleri açısından denetleyen olarak.”
Tazminat Hakkı Doğar
Avukat Gül Öykü Yılmaz, eşitlik hakkını ve ihlalinin neler doğuracağını şöyle aktardı:
“4857 Sayılı İş Kanununun eşit davranma ilkesini açıklayan 5. maddesinde cinsiyet ayrımcılığı yasaklandığı gibi işverenin biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamayacağı da hükme bağlanmış durumda. İşçi böyle bir ayrımcılığa uğradığında haklı nedenle fesih yapması halinde dört aya kadar ücreti tutarında tazminat alma hakkına sahip. Yine işverenin böyle bir sebeple işçinin iş sözleşmesini feshi aynı zamanda geçersiz bir fesih olacak ve diğer şartlar da sağlanmışsa işçi işe iade davası açarak işe iadesini talep edebilir.”
‘Haklı Sebep Yok’
Yılmaz şöyle devam etti:
“Gebe kadın işçilerin de doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam on altı haftalık süre için çalıştırılmamaları esas. Çoğul gebelikte doğumdan önce çalıştırılmayacak süreye iki hafta daha eklenir. Ancak sağlık durumu uygunsa doktorun onayıyla kadın, isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar çalışabilir. Bu durumda çalıştığı süreler doğum sonrası süreye eklenir. Bir de bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Alıntılanan maddeden görüleceği üzere, kadının gebeliği veya doğum yapması nedeniyle onu çalışma hayatından uzaklaştıracak hiçbir haklı sebep yok.
‘Kreşler Yaygınlaştırılmalı’
“Tüm bunların yanında, çalışan ebeveynlerin çocuk bakımını rahatlıkla yerine getirebilmeleri için iş yerlerindeki zorunlu kreş uygulamalarının daha yaygın bir şekilde uygulanması gerekiyor. İlgili yönetmelik, 150’den çok kadın çalışanı olan iş yerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması, bakımı ve emziren çalışanların çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından çalışma yerlerinden ayrı ve iş yerine yakın bir yurdun kurulmasını zorunlu kılar. İş yerinde yurt kurma zorunluluğu bulunmasına rağmen kurulmamışsa bu durum işçi açısından haklı nedenle fesih sebebidir. Uygulamaya uymayan iş yeri açısından da yurt açılmayan her ay idari para cezası işler.”