Cinsel istismara uğrayan bir kişi, 6284 Sayılı Kanun kapsamında ancak tedbir kararı aldırabilir, sanığın ceza almasını ya da tutuklanmasını bu yasayla sağlayamazsınız.
MERVE AYVALI / Avukat / Hukukanaliz Genel Yayın Yönetmeni
Geçen günlerde genç bir doktorun 17 yaşındaki çocuğa karşı cinsel istismar suçunu işlediği iddiası sosyal medyanın gündemine düştü. Doktor tutuklandı ancak yapılan tahkikatla ve delillerin toplanmasıyla birlikte olayın bambaşka olduğu ortaya çıktı ve doktor tahliye edildi. Öncelikle belirtmeliyiz ki, sosyal medya mahkemelerinin doğurduğu linç kültürü insanların hayatını karartıyor.
Kadın hareketi adına ya da kadına değer verdiğini ispat etmek peşinde koşan “duyarlı” kesimlerin faaliyetleriyle, modern hukuk ayaklar altına alınıyor, adeta Orta Çağ hukukunun uygulanması talep ediliyor. Masumiyet karinesi umursanmadan, yargılamanın tamamlanması beklenmeden herkes tecavüzcü ilan edilebiliyor. Sosyal medya paylaşımlarıyla bağımsız mahkemeler üzerinde baskı kuruluyor. Bunun onlarca örneğine hep birlikte şahit olduk. Her olayda sosyal medyadan kendini hakim ya da kadın hakları savunucusu ilan edenlere bakıldığında ise kimisinin kadını aşağılayan dizilerde başrol kaptığı kimisinin gerçek hayatta eşine şiddet uyguladığı görülüyor. Sosyal medya mahkemeleri ve linç kültürü en büyük zararı yine öncelikle kadınlara veriyor, çünkü kadın hareketini değersizleştiriyor. Aynı zamanda yargının bağımsızlığına darbe vuruyor. Bu nedenle, sosyal medya lincine tavır almak ve kadına şiddetle mücadeleyi doğru zemine oturtmak insanlık görevimizdir. Söz konusu olayın ise farklı bir boyutu daha var. 9 Ağustos 2023 tarihli Türkiye Gazetesi, olayı manşetinden “Kadının beyanı esastır ilkesi yine mağduriyete yol açtı.” ifadeleriyle duyurdu, 6284 Sayılı Kanunumuzu tartışmaya açtı. Biliyoruz ki, 6284’ü hedef alan haberlerin ne ilkiydi ne sonuncusu olacak. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu yanlış bilgilerle hedef tahtasına oturtmanın kadınlar ve ülkemiz için ağır sonuçları olacağı düşüncesiyle konuyu irdelemek istiyoruz.
6284’ÜN AMACI
6284 Sayılı Kanun amacını şöyle tanımlar: “Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek.” Görüldüğü üzere yasa, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kişiler için alınacak tedbirleri düzenler. Bu tedbirlerin hiçbiri tek başına ceza yargılamasında sanığın ceza almasına sebep teşkil etmemektedir. Sadece ve sadece mağdur tarafın yani erkek veya kadının şiddet görmesini engelleyecek koruyucu ve önleyici tedbirlerin mülki amir veya hâkim tarafından verilmesine ilişkindir. Cinsel istismara uğrayan bir kişi, 6284 Sayılı Kanun kapsamında ancak tedbir kararı aldırabilir, sanığın ceza almasını ya da tutuklanmasını bu yasayla sağlayamazsınız. Mağdur taraf, 6284 kapsamında, korunmaya ihtiyacı varsa koruma tedbiri talep edebilir, şiddet uygulayan kişinin kendisine yaklaşmamasını talep edebilir, iletişim araçlarıyla rahatsız etmemesini isteyebilir, şahsi veya ev eşyalarına zarar vermemesini talep edebilir vs. gibi çeşitli birçok tedbir vardır. Somut olaya göre de mülki amir veya hâkim bunlardan birine veya birkaçına karar verecektir. Kısacası 6284’le verilen tedbir kararı karşı taraf aleyhine bir ceza değildir. Ceza yargılamasında ise işlediği fiil sebebiyle sanığa hapis veya adli para cezası verilir. Dolayısıyla tedbirin sonuçları ve ceza yargılamasının sonuçları birbirinden oldukça farklıdır. Yukarıda bahsettiğimiz olayın 6284 Sayılı Kanun ve bu kanunda yer alan “mağdurun beyanı esastır” ilkesiyle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Mağdurun beyanı esastır ilkesiyle devlet, ilgili birimlerine şunu söylemektedir: Bir kadın veya erkek şiddete uğradığını söyleyerek size başvuruyorsa önce onu koruyun.
TEDBİR KARARINA İTİRAZ YOLU AÇIK
6284 Sayılı Kanun’da şiddet görenin beyanı tedbir kararı vermek için yeterlidir. Çünkü oluşan veya oluşabilecek bir şiddet tehdidi mevcuttur. Tedbir kararları belirli süre ile verildiği için sürekli sonuç da doğurmamaktadır. Amacı şiddet mağdurunun korunmasıdır. Verilen tedbir kararına karşı itiraz yolu da bulunmaktadır. Eğer bir şiddet veya şiddet tehdidi yoksa, verilen tedbir kararı itiraz sonucu kaldırılmaktadır. Tüm bu özellikleriyle 6284 sayılı Kanun uyarınca verilen tedbir kararları ceza yargılamasından ayrılır. Ceza yargılamasında sadece mağdurun beyanına dayanılarak sanık cezalandırılmaz. Deliller toplanır, tanıklar dinlenir, araştırılacak hususlar araştırılır ve bir bütün halinde değerlendirilerek sanık hakkında ceza verilir veya verilmez. Özetle, tedbir alınırken beyan esastır, yargılamada ise muhakkak delil gerekir. Ceza yargılaması başkadır, 6284 Sayılı Kanun başkadır. Birinde yıllardır süregelen Türk Ceza Sistemimizin koyduğu ilkeler uygulanır. Diğerinde ise amaç tedbirden öte değildir.
GAZETECİLİK ETİĞİNİ ÇİĞNEMEMEK GEREKLİ
Söz konusu olayda, çocuğun cinsel istismarı iddiası vardır ve katalog suçlar kapsamında değerlendirilir, katalog suç isnadı ile yürütülen soruşturmada tutuklama nedeninin olduğu varsayılır. Doktorun tutuklanması 6284’e göre değil Türk Ceza Kanunu’na göre yapılmıştır. Yargılama süresince de doğal olarak kadının beyanı esas alınmamış ve deliller toplanmıştır, tutukluluk halinin sonlandırılmasına karar verilmiştir. Hal böyleyken, bütünüyle ceza yargılamasının konusu olan bir olayı 6284 düşmanlığına çevirmek ya eksik bilgiden kaynaklanmaktadır ya da kasıtlıdır. 6284 Sayılı Kanun aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddetin önlenmesinde önemli bir işleve sahiptir. Bu yasanın, “aileyi yıkan kanun”, “erkeği mağdur eden kanun”, “iftira kanunu” şeklinde tanımlanması büyük hatadır. Hele ki yanlış ve çarpıtma bilgilerle algı oluşturmak, gazetecilik etiğinin çiğnenmesidir.
(*) Cumhuriyet Kadınları Derneği Çankaya Şube Yöneticisi-Hukukanaliz Genel Yayın Yönetmeni