6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Uzman görüşü” başlıklı 293.maddesinde; “(1) Taraflar, dava konusu olayla ilgili olarak, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez. (2) Hâkim, talep üzerine veya resen, kendisinden rapor alınan uzman kişinin davet edilerek dinlenilmesine karar verebilir. Uzman kişinin çağrıldığı duruşmada hâkim ve taraflar gerekli soruları sorabilir. (3) Uzman kişi çağrıldığı duruşmaya geçerli bir özrü olmadan gelmezse, hazırlamış olduğu rapor mahkemece değerlendirmeye tabi tutulmaz.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Madde hükmü gereği tarafların dava konusu olayla ilgili olarak uzmanından bilimsel mütalaa alabileceği düzenlenmiştir. Yargıtay uygulaması ve doktrinde de ifade edildiği üzere mahkemeler adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak, taraflarca dosyaya sunulan uzman görüşünü değerlendirmek ve buna ilişkin kararını gerekçelendirmek zorundadır. Yargıtay birçok kararında uzman görüşü sunulmasına rağmen uzman görüşü konusunda herhangi bir değerlendirmede bulunulmaksızın karar verilmesini eksik inceleme olarak değerlendirmiştir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2016 Tarihli bir kararında dava konusu olaya ilişkin hukuki mütalaa sunulmuş olmasına rağmen hukuki mütalaa konusunda herhangi bir değerlendirmede bulunulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı hüküm tesis edilmesini hukuka aykırı bulmuştur. Karar metninde şu açıklamalara yer verilmiştir; “…6102 sayılı TTK’nın 490-493.maddeleri uyarınca da hisse devrinde herhangi bir sınırlandırma aranmayacağından yönetim kurulu kararının yasaya uygun olduğu belirtilmek suretiyle ciddi ve somut itirazlarda bulunularak bu hususta hukuki mütalaa da sunulmuş olmasına rağmen, davalının işbu itirazları ve sunulan hukuki mütalaa konusunda herhangi bir değerlendirmede bulunulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
Yine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2016 tarihli bir başka kararında, mahkeme özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda, tarafın sunduğu uzman görüşünün dava konusuyla ilgili olması halinde mutlaka dikkate alınmak ve değerlendirilmek zorunda olduğuna karar vermiştir. Karar metninde şu açıklamalara yer verilmiştir; “…Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nın 293. maddesinde düzenlenen uzman görüşü, tarafların uyuşmazlığın aydınlanabilmesi, anlaşılabilmesi ve iddia ve savunmaların ispatı içen kendisinin belirlediği özel ve teknik bilirkişiden bir konuda bilgi alması olarak düzenlenmiş olup, uygulamada özel bilirkişi adı da verilmektedir. Taraflar kendi menfaatlerini koruyabilmek ve alınan bilirkişi raporundan tatmin olmamaları halinde olayın tam olarak aydınlanmasını sağlamak ve doğru ve adil kararın verilmesi için uzman görüşü alıp mahkemeye ibraz edebilecektir. Mahkeme özellikle özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda, tarafın sunduğu uzman görüşünün dava konusuyla ilgili olması halinde mutlaka dikkate almak ve değerlendirmek zorundadır. Bu anlamda alınan bilirkişi raporuna, taraflardan biri, uzman görüşüne dayanmak suretiyle itiraz etmiş ve bu itirazlar mahkeme tarafından hiç değerlendirmeye alınmamış ve itirazlar gerekçeli bir şekilde karşılanmamış ise uzman görüşüne dayanan tarafın 6100 sayılı HMK’nın 27., Anayasa’nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkını ihlal etmiş olabilecektir.”
Doktrinde de bazı yazarlar mahkemece, adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak, uzman görüşünü değerlendirmek ve buna ilişkin kararını gerekçelendirmek zorunda olduğunu ifade etmişlerdir. Yine doktrinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 293.maddesi ile delil çeşitleri arasına, yeni bir delil daha ilave edildiğini, bu müessesenin Anglo-Sakson hukukundaki “taraf bilirkişisi” veya “uzman tanık” kurumuna benzediğini ifadelerine yer verilmiştir.
SONUÇ OLARAK; mahkemelerce adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak, taraflarca dosyaya sunulan uzman görüşü değerlendirilmeli ve buna ilişkin kararlar gerekçelendirilmelidir. Nitekim Yargıtay birçok kararında uzman görüşü sunulmasına rağmen uzman görüşü konusunda herhangi bir değerlendirmede bulunulmaksızın karar verilmesini eksik inceleme olarak değerlendirmiştir.