Av. Gül Öykü Yılmaz
20 Mart 2021 tarihinde 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesi üzerine, son zamanlarda sosyal medyada ve bazı haber sitelerinde şiddet mağduru kadınlar ile ilgili koruma önlemlerinin alınmadığı yönünde haberler çıkmaya başladı. Son olarak da Kadın Adayları Destekleme Derneği (Ka-Der) sosyal medya hesaplarından hiçbir şekilde doğru bilgi ve kaynak içermeyen “1 Ayda Ne Değişti?” başlıklı bir görsel yayınladı. Bu görselde önceden kadının beyanının esas olduğu, karakollara başvurup tedbir kararı istendiği, mahkemelerin koruma tedbiri kapsamında 6 aya kadar uzaklaştırma kararı verdiği, istismar failinin tutuklu yargılandığı; şimdi ise kadının beyanı yerine delil istendiği, karakola başvuru taleplerinin reddedilerek mağdurun aile mahkemeleri veya savcılığa yönlendirildiği, bir ay uzaklaştırmanın bile zor verildiği, koruma tedbiri taleplerinin reddedildiği, mevcut uzaklaştırma kararlarının uzatılmadığı, istismar failinin tutuksuz yargılandığı söylenmektedir. Oysa 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile gelen bu kazanımlarımız yürürlükte olup hiçbir maddesinden geri adım atılmamıştır:
Madde 8 – (1) Tedbir kararı, ilgilinin talebi, Bakanlık veya kolluk görevlileri ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine verilir. Tedbir kararları en çabuk ve en kolay ulaşılabilecek yer hâkiminden, mülkî amirden ya da kolluk biriminden talep edilebilir.
(2) Tedbir kararı ilk defasında en çok altı ay için verilebilir. Ancak şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin devam edeceğinin anlaşıldığı hâllerde, resen, korunan kişinin ya da Bakanlık veya kolluk görevlilerinin talebi üzerine tedbirlerin süresinin veya şeklinin değiştirilmesine, bu tedbirlerin kaldırılmasına veya aynen devam etmesine karar verilebilir.
(3) Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez. …
Kanun maddelerinden de görüldüğü üzere şu anda değiştiği iddia edilen hiçbir uygulama değişmemiştir. Koruyucu tedbir kararı verilirken delil veya belge aranmaması, şiddet mağdurunun beyanının esas olarak kabul edildiğinin göstergesidir. Koruyucu tedbir kararı talep eden her kadının beyanı dikkate alınmakta, ivedilikle koruma kararı alınarak uygulanmaktadır. Koruma kararı hâkimden, mülki amirden veya kolluk biriminden talep edilebilmekte ve verilen koruma tedbirinin süresi bittiğinde yeniden süre talep edilebilmektedir.
Ka-Der tarafından hazırlanan ve binlerce kişi tarafından paylaşılan görselde yer alan ilk üç iddia 6284 Sayılı Kanunun alanındadır ve 6284 yürürlüktedir. Kaldırılması söz konusu değildir.
Kaldı ki; “karakollara başvuran kadınların ‘Aile Mahkemesine başvuracaksınız’ denilerek geri çevrildiği” iddiasını Emniyet Genel Müdürlüğü yalanlamıştır. Buna rağmen, gerçeklere dayanmayan paylaşımlar yayılmakta, resmi açıklamalara değil duyumlara güvenilmektedir.
İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararıyla birlikte cinsel istismar faillerinin tutuksuz yargılanmaya başlandığı iddiası ise hukukun siyasi amaçlarla çarpıtılmasından ibarettir. Ceza Muhakemesi Kanununa göre şüpheli hakkında kuvvetli suç şüphesinin olması, şüphelinin kaçma ihtimalinin veya delilleri yok etme ihtimalinin bulunması gibi tutuklama nedenlerinin varlığı ve tutuklama tedbirinin ölçülü olması halinde tutuklama kararı verilir. CMK m. 103/3’e göre çocukların cinsel istismarı da katalog suçlar kapsamında olup, bu suçun işlendiği hakkında kuvvetli şüphe oluşması halinde tutuklama kararı verilebilecektir. Ancak katalog suçlar kapsamındaki bir suçla ilgili her yargılamada tutuklama kararı verilemez. Mevcut olayın unsurlarına göre, diğer koşulların da varlığı ile birlikte şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İstismar failinin artık tutuksuz yargılandığı genellemesi hiçbir şekilde nesnel değildir. Sayılan şartların sağlandığı olaylarda şüpheli tutuklanabilecektir.
Peki, her yönüyle yanlış olduğu ortada olan bu paylaşımı yapmak ne kazandıracaktır? Bu yönde yanlış bilgiler yaymak şiddet gören kadınların cesaretlerini kırıp haklarını aramasının önüne geçer. Korku ve güvensizlik iklimi yaratılmasına hizmet eder.
Kadına şiddet konusundaki yasal düzenlemelerimizin yeterliliğinin yanı sıra, uygulamada hızlı davranılmasının olumlu yansımaları görülmektedir. Yine de aksaklıklar ortaya çıkmaktadır ve bunların önüne sorumluluk alarak geçebiliriz. Var olmayan olumsuz bir havayı yaymak kimseye fayda sağlamayacağı gibi, tam tersine kadınlarımızı çaresizliğe itme tehlikesi taşımaktadır. Devlet, şiddet mağduru kadınları korumak ve kadına yönelik şiddeti önlemekle yükümlüdür. 6284 Sayılı Kanunumuz başta olmak üzere hukuki düzenlemelerimiz kadını korumaktadır. Uygulamadaki sorunlar, yalana sarılarak değil gerçeği ortaya koyarak çözülür. Ka-Der başta olmak üzere ilgili paylaşımı yayan kurumları sorumlu davranmaya ve (varsa) ellerindeki somut bilgileri kamuoyuyla paylaşmaya davet ediyoruz.