Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.11.2009 Tarih 2009/8-518 E. 2009/573 K.sayılı kararı; “Medeni Kanununun 982 ve 983.maddelerinde yer alan ve yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesinde görülür.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.12.1951 Tarih E.5/100-K.101 sayılı kararı; “Taşınmaz Zilyetliğinin korunması davası bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmalıdır.”
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 09.01.2012 Tarih E.1968 – K.165 sayılı kararı; “Taşınmaz zilyedinin el atmanın önlenmesi talep hakkı, haksız işgale dair fiili ve faili öğrenmesinden itibaren iki ay ve her halde bir yılı geçmekle düşer.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.01.1973 gün E.1968/760 – K.6 sayılı kararı; “Hukuk Muhakemeleri Kanununun 400 ve 401.maddeleri kapsamında yapılan delil tespitine davalı itiraz etmiş, ise delil tespit bilirkişi raporu mahkemece hükme esas alınamaz.”
Yargıtay 7.HD. 17.01.2013 gün E.7705 – K.179 sayılı kararı; “…Davalı tarafça açıkça veya örtülü olarak kabul edilmiş olmadıkça, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda davacı tarafça tek taraflı olarak yaptırılan delil tespiti sonucu düzenlenen tespit bilirkişi raporu hükme esas alınamaz.”
Yargıtay 6.HD. 24.09.2012 gün-E.6042-K.12062 sayılı kararı; “HMK’nın 403. maddesi gereğince delil tespiti yokluğunda yapılmış olan karşı taraf, delil tespitine itiraz edebilir. İtiraza uğramış delil tespiti raporu hükme esas alınamaz.”
Y.3.HD. E. 2005/13059 K. 2005/13441 T. 08.12.2005; “Kural olarak ecrimisil davalarında taraflarca hazırlama ilkesi uygulanır. Bu nedenle, taraflardan her biri iddia ve savunmasını ispatla yükümlüdür. Buna göre ispat yükü ilk önce davacıya düşer. Davacı ecrimisil istenen taşınmazların ecrimisil istenen 5 yıllık dönemlerde davalı tarafından haksız olarak işgal edildiğini ispat etmelidir.’’
Y.3.HD. E. 2011/17672 K. 2011/19576 T. 05.12.2011; “Ecrimisil, kötüniyetli şagilin ödemekle sorumlu bulunduğu tazminattır. Haksız fiil benzeri olan ecrimisil davalarında ecrimisile hükmedilebilmesi için, öncelikle davacının taşınmazın haksız olarak kullandığını ispat etmesi gerekmektedir.’’
Y.3.HD. E. 2012/7243 K. 2012/16065 T. 26.06.2012; “…Ecrimisil, kötüniyetli şagilin ödemekle sorumlu olduğu bir tür tazminattır. Ancak tazminata hükmedilebilmesi için davacının kötü niyetli işgali ve işgal süresini ispat etmesi gerekmektedir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri iddiasını ispat ile yükümlüdür.(MK.m. 6). Buna göre ispat yükü ilk önce davacı tarafa düşer.’’
Yargıtay 1.H.D. T. 06.04.2015 E. 2014/5410 K. 2015/4823 sayılı kararında; “…Her ne kadar mahkemece ihtarın tebliğ tarihinden, dava tarihine kadar ecrimisile hükmedilmişse de, davalının savunmaları karşısında ecrimisilin ilk şartı olan kötüniyet hususunun incelenmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, davalının kötüniyetli zilyet olup olmadığı hususu araştırılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.’’
Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 2014/15532 E. ve 2014/19441 K. sayılı kararı; “Ecrimisil kötü niyetli zilyetin malike ödemek zorunda olduğu bir bedeldir. Öte yandan, tasarrufun muvafakate dayalı olması halinde kötüniyetten ve ecrimisil koşullarının oluştuğundan söz edilemeyeceği açıktır.”
Y.1.HD. E. 2009/9648 K. 2009/11456 T. 05.11.2009; “Taşınmazı satın alan davacı, dava tarihine kadar davalının kullanımına ses çıkarmamış ve kendisine herhangi bir ihtarda çekmemiştir. Bu durum kullanıma onay anlamını taşır, muvafakat da dava açılmakla geri alındığında göre dava öncesi döneme ilişkin olarak ecrimisile hükmedilmiş olması doğru değildir.’’
Yargıtay 8.HD. T. 02.10.2019 E. 2019/3760 K. 2019/8450 sayılı kararı; “Taşınmazın uzun süredir davalılar tarafından kullanıldığı halde, davacı ses çıkarmayarak kullanıma muvafakat etmişlerdir. bu durumda ancak muvafakat geri alındıktan sonra davalıların kötüniyetli oldukları ve ecrimisilden sorumlu olacakları açıktır.”
Yargıtay 1.HD. T.19.04.2016 E. 2014/16670 K. 2016/4758 sayılı kararı; “Elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davaları taşınmazı kullanan kişi ya da kişiler aleyhine açılır. Ancak kira ilişkisinin varlığının kanıtlanması halinde haksız işgalden söz edilemez”
Yargıtay 14.HD. 27.6.1988 T. E:1987/2679, K:4849; “Hazineye ait taşınmazı ecrimisil ödeyerek elinde bulunduran kimsenin, bir nedene dayanmaksızın taşınmazın bir kesimine el atan kişinin bu el atmasının önlenmesini isteyebilir.”
YHGK. 26.3.1976 T. E:975/14-19 K:976/1172; “Belediye sınırları içinde bulunan mer’a, otlak ve kışlakların tasarruf idare ve nezareti belediyelere devredilmiş olup, mülkiyetinin devlete ait olup, el atmanın önlenmesi davası Hazine tarafından açılabilir”
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 14.10.2002 Tarih 2002/5905 E. 2002/7307 K.sayılı kararı; “…Davacının MK.nun 982.maddesinde yer alan zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanması için taşınmazın özel mülkiyete konu ve üzerinde zilyetlik kurulmasına elverişli yerlerden olması gerekir. Irmak kenarında yer alan ve devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalık yerler özel mülkiyete konu olamazlar.”
Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 21.11.1991 Tarihli 1991/8374 E. 1991/10619 K.sayılı kararı; “…Sözleşme hukukuna egemen olan sözleşmeye bağlılık ilkesi hukukumuzda da kabul edilmiştir. Bu ilkeye göre; sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış; kararlaştırılan edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeniyle değişmiş olsa bile borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Gerçekte de sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır.”
Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 15.02.2010 Tarihli 2009/11403 E. 2010/2058 K.sayılı kararı; “…Davacı TTK’nın 18/1.maddesi hükmüne göre tacir olup, aynı yasanın 20.maddesine göre ticarethaneye ait faaliyetlerinden dolayı basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Kaldı ki uyarlama kararı verilen 2006 yılından sonra işlem temelinin çöktüğü, sözleşmedeki çıkar dengesinin katlanılamayacak derecede davacı aleyhine bozulduğu, uyarlamayı gerektirir şekilde taraflar için katlanılmaz ve öngörülemez şekilde bir ekonomik dalgalanma ve değişiklik söz konusu olmadığından 2008 yılı için yeniden uyarlama kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”