Emperyalist güçler, “Ermeni meselesi”nde Türkiye’ye yaptıkları gibi, Çin’e karşı da “Sinciang’da Uygurlara soykırım yapıldığı” yalanını yayıyorlar.
ABD’de başkanlık seçimlerinin ardından, Çin karşıtı politika kapsamında, Uygurlar üzerinden yürütülen kampanyalar hızlandırıldı.
ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 22 Mart 2021’de yaptığı açıklamada, Pekin’in ‘Doğu Türkistan’daki Uygurları ve ağırlıklı olarak Müslüman olan diğer etnik grupları hedef alan baskıcı politikaları’ nedeniyle Çin Komünist Partisi üst düzey yetkililerine karşı Kanada, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği ile birlikte çıkardıkları ‘Magnitski yaptırımları”nı duyurdu. Blinken, verdiği demeçte; “Çin’in giderek artan uluslararası kınamalara rağmen Doğu Türkistan’da soykırım yapmaya ve insanlığa karşı suç işlemeye devam ettiğini” savundu, ‘mağdur durumdaki kişiler için adalet çağrısında bulunma konusunda dünyanın dört bir yanındaki müttefikleriyle birlikte hareket etmeyi sürdüreceklerini” açıkladı.
Bu işaret fişeğinin ardından, Ahmet Davutoğlu’nun başkanlığını yaptığı Gelecek Partisi, CIA bağlantılı isimlerle birlikte imza kampanyası başlattı (Bu isimleri ve bağlantılarını 24 Haziran 2021 tarihli Aydınlık gazetesinde görebilirsiniz).
İyi Parti de, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Hayalimdeki Çin” yarışmasına karşı organize ettiği “Hayalimdeki Doğu Türkistan” resim yarışmasının sonuçlarını açıkladı. Ödül törenine katılan İyi Parti başkanı Meral Akşener, “soykırım” yalanını tekrar etti.
Akşener ve Davutoğlu’na ilham kaynağı olan bu gelişmelerden biri de geçtiğimiz aylarda İngiltere’de yaşandı. Bazı hukukçular, bir mahkeme kurduklarını, bu mahkemede Çin Devletini “Uygurlara soykırım” yapmakla suçlayacaklarını açıkladılar.
Öncelikle belirtelim ki, “dernek” kurar gibi “mahkeme” kurulmaz. Uluslararası mahkeme hiç kurulamaz.
Bağış toplayarak finanse edilmeye çalışılan bu sözde “mahkeme”, Çin yetkililerinin de açıkladığı gibi, “yalan üretme mekanizması”dır.
Uluslararası antlaşmalar ve uluslararası yargı kararlarına göre, “soykırım” iddiaları konusunda karar verme yetkisi, olayın yaşandığı iddia edilen ülke mahkemesine ve anlaşmaya taraf ülkelerin bağlı olduğu uluslararası ceza mahkemesine aittir. “Dernek” kurar gibi oluşturan “Uygur Özel Mahkemesi” gibi yasadışı bir örgüte değil.
Kaldı ki, Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası’nın 4. maddesinde; “Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki tüm etnik gruplar eşittir. Devlet, tüm etnik azınlıkların meşru hak ve menfaatlerini korur ve tüm etnik gruplar arasında eşitlik, dayanışma ve karşılıklı yardım ilişkilerini güvence altına alır ve geliştirir” deniliyor.
36. maddede de, her vatandaşın dini inanç özgürlüğüne sahip olduğu ve kanun karşısında eşit oldukları vurgulanıyor.
Devlet, 55 azınlık etnik grubunun tamamının Ulusal Halk Kongresi’nde temsilcilerinin bulunmasını ve çok küçük bir nüfusa sahip herhangi bir etnik grup için en az bir temsilcinin bulunmasını sağlamaktadır.
Bu “soykırım” yalanlarının nedeni, Türkiye’nin “PKK terörü”ne karşı verdiği mücadele olduğu gibi, Çin’in de yine ABD destekli Türkistan İslam Partisi’ne karşı verdiği mücadeledir. Bu terör örgütü, 1990-2016 yılları arasında, Uygur Özerk Bölgesi’nde binlerce terör eylemi düzenledi. Çok sayıda kişi öldü, binlerce kişi yaralandı. Çin Devleti’nin resmi raporlarına göre; 2014 yılından bu yana toplam 1588 terör grubu saptandı, 12995 terörist tutuklandı ve 2052 silah ele geçirildi. Alınan ve “soykırım” olarak nitelenen bu sıkı güvenlik önlemleri sonucunda, teröristlerin sızması etkin bir şekilde engellendi. Kamu güvenliği sağlandı. İşte bugün koparılan yaygaranın nedeni budur.
Türkiye, bu yalanlara alet edilmemelidir!